Fikir
tarihimizdeki yeri ve önemi sebebiyle Gaspıralı İsmail Bey'in siyasî
görüşlerinden, ideallerinden sık sık söz edilir. Hakkında yapılan az sayıdaki
ciddî araştırmada da genellikle onun bu tarafları ele alınmıştır. Şimdiye kadar
İsmail Bey'in edebî eserleri üzerinde dikkate değer bir araştırma yapılmamış bu
konuda hangi eserlerinin bulunduğu dahi tam olarak tesbit edilememiştir.
Dolayısıyla İsmail Bey'in edebî tenkit konusundaki seri yazıları bulunduğu da
şimdiye kadar kimsenin dikkatini çekmemiştir. Sadece onun Darü'r-rahat Yaki
Acaib-i Diyar-ı İslam, Gündoğdu, Gülcemal Bikeç, Bağdad Hatun, Arslan Kız gibi
roman ve hikâyeleri bulunduğu hakkında çok kısa bilgiler verilmiştir.
Aslında
İsmail Bey'in edebî faaliyetinin de diğer faaliyetlerinin de gereği gibi tesbit
edilebilmesi için Türkiye'de tam bir koleksiyonu bulunmayan-ölümüne kadar
neşredilmiş- 31 yıllık Tercüman gazetesinin dikkatli bir şekilde
taranması gerekmektedir.
Biz bir
müddetten beri İsmail Gaspıralı'ya ait eserleri, yazıları derleyip yayına
hazırlamakla meşgulüz. Bunun için Türkiye'nin çeşitli kütüphanelerindeki Tercüman
gazetesi koleksiyonlarını tarıyoruz. Erzurum'da Atatürk Üniversitesi'ndeki
Seyfettin Özege Kütüphanesi'nde bulunan 1895-1897 yıllarına ait -bazı sayıları
eksik- Tercüman gazetesini incelerken İsmail Bey'in 17 Sentyabr 1895[1]
[20 Eylül 1895] tarihinden itibaren düzenli denilebilecek bir şekilde tenkit
konusunda seri yazılar yayınlamış olduğunu gördük.
Bu yazılar
dikkatli bir şekilde gözden geçirildiğinde, İsmail Bey'in daha önce edebî
tenkid hakkında nazarî görüşlerini konu alan yazılar yazmadığı düşünülebilir.
Çünkü o, hemen hemen bütün yazılarında eğer daha önce aynı konuda bir yazı
yazmışsa, yazısının başında bunu ısrarla belirmekte, hatta bazen daha önce
yazdıklarını kısaca özetlemektedir. Böylece okuyucunun o konuyu daha rahat
takip etmesine imkân verme alışkanlığına sahiptir. Tercüman'da bunun
örneği çoktur. Buna dayanarak 1895'ten önce büyük bir ihtimalle edebî tenkit
konusundaki düşüncelerini yazıya dökmediğini tahmin edebiliriz, ama 1897'den
sonra bu konuda yazmağa devam edip etmediği hakkında şimdilik bir şey
söylenemez, Tercüman'ın taranması gerekmektedir.
Bu yazılar o
dönemde haftalık olarak çıkan Tercüman gazetesinin tek varaktan -iki
sahifeden- ibaret "İlâve" adlı ve daha çok kültürel içerikli
yazıların yer aldığı ekinde yayınlanmıştır. Gazetenin bazı sayılarında
"İlâve" üzerinde sayı ve sahife kaydı var, üstelik bazı ilâvelerde bu
sahife kaydı düzenli olarak birbirini takip ediyor. Ne yazık ki, bazı
sayılarında bunun tam tersi olarak sayı ve sahife kaydına rastlanmıyor.
Dolayısıyla gazete ciltlenirken, dikkatsizlik sebebiyle bazı
"İlâve"ler rastgele bir sayı içerisine yerleştirilmişse bu durumda o
"İlâve"lerin hangi tarihte çıktığı ve hangi sayılara ait oldukları
tam olarak tesbit edilemiyor.
"İlâve"lerde
dikkati çeken bir husus da Gaspıralı İsmail Bey'in özellikle hikâye
tarzında yazdığı eserlerde "Abbas Fransevî" veya "Molla
Abbas Fransevî" imzasını düzenli olarak kullanmış olmasıdır. Hâlbuki Nadir
Devlet hariç diğer araştırmacıların hiçbiri bu imzanın Gaspıralı tarafından
kullanıldığını belirtmiyorlar.[2] Nitekim bütün güvenilir kaynaklarda Gaspıralı'ya
ait olduğu açıkça belirtilen Arslan Kız ve Darü'r-rahat, "İlâve"de
bu takma adla yayınlanmıştır. Bu durumda -ileride genişçe açıklayacağımız gibi-
"Molla Abbas Fransevî" imzasının Gaspıralı'ya ait
olduğu kesinlik kazanıyor. 1895-1897 yılına ait sayılarda onun "Molla
Abbas Fransevî" takma adıyla daha başka hikâye ve yazılarının da yer
aldığını tesbit etmiş bulunuyoruz.
Yazımızın
ikinci kısmında şimdi sadece metinlerini yayınladığımız tenkit konulu yazılarının
edebiyat tarihimizdeki yerinden bahsedeceğiz.
Yazılar,
kronolojik bir sıra dahilinde tarafımızdan numaralanarak sunulmuştur. İsmail
Bey, yazılarının birbiriyle ilgilerini belirtmek için bazı yazılarının baş
kısmına bir yıldız işareti koyarak, sahife altında o yazının ilk kısmının hangi
"İlâvede" basıldığını belirtmiştir. Biz bu kayıtları da ait oldukları
başlıkların hemen altında aynen verdik. Yine yazı başlıklarının altında, köşeli
parantez içerisinde, tesbit edebildiğimiz kadarıyla bu yazıların hangi tarihte,
"ilâve"nin hangi sayısında çıktığı, varsa sahife numaraları
gösterilmiştir.
İsmail Bey, bu
yazılarının bazılarını bir birleriyle alakalı, bazılarını da müstakil yazılar
olarak kaleme almıştır. Bazı yazılarda açıkça "İsmail" imzası vardır,
bazı yazıları ise imzasız olarak yayınlanmıştır.
Sade bir
Osmanlı Türkçesi'yle yazıldıkları için metinleri transkripsiyona ihtiyaç
duymadan olduğu gibi alfabemize aktardık. Gerekli görülen yerlerde ayın ve
hemzeleri (') kesme işaretiyle; uzun vokalleri ve nisbet î'sini de düzeltme
işareti dediğimiz (^) ile gösterdik. Bazı kelimeler -herhalde dizgi sırasında-
yanlış yazılmışlardı, metinde bunları doğru kabul ettiğimiz şekilleriyle verip
dipnotta asıl yazılışlarını göstermeği tercih ettik. Aynı şekilde çok az sayıda
da olsa Kırım veya İdil-Ural [Kazan] Türkçesi'ne ait bizde anlaşılmayan
kelimelerin anlamlarını dipnotlarda açıkladık.
Metinde
Avrupa dillerine ait bazı kelimeler, bu dillere ait bazı şahıs isimleri Fransız
veya Rus telaffuzuna uygun olarak yazılmışlardı. Biz bu yazılım şeklini de
olduğu gibi koruyarak hemen yanına köşeli parantez içinde o kelimelerin aslî
imlâlarını yazdık. Ayrıca metne tarafımızdan
ilâve edilen her şey köşeli parantez içinde yazıldı. Asıl metinde yer yer ardarda
bir çok noktalar kullanılmıştı. Biz bunların hepsini (...) üç nokta olarak
göstermeği tercih ettik.
İsmail Bey, yazılarının birbiriyle ilgilerini belirtmek için bazı
yazılarının baş kısmına bir yıldız işareti koyarak sahife altında o yazının ilk
kısmının hangi "İlâve"de basıldığını belirtmiştir, fakat kimi
yazılarında da bu tarz uyarılar yoktur. Onun bu yazılarının bir kısmını
birbiriyle alâkalı, bir kısmını da müstakil yazılar olarak kaleme aldığı
yazıların içeriğinden de anlaşılmaktadır. Bazı yazılarda açıkça
"İsmail" imzası var, bazıları ise imzasızdır.
Gaspıralı İsmail Bey'in edebî tenkitle alâkalı bu yazılarını sadece metin
olarak okuyucularımızın dikkatine sunarken, gelecek yazımızda edebî tenkit
konulu bu yazılarının tahlilini ele alacağımızı belirtmek istiyoruz.
·
[1-] MATBUAT-I OSMANİYYE
·
[2-] TENKİT
·
[3-] TENKİT İkinci Bahis
·
[4-] TENKİT Üçüncü Bahis
·
[5-] TENKİT Dördüncü Bahis
·
[6-] TENKİT YAKİ ÖLÇÜ
·
[7-] TENKİT
·
[8-] TENKİT
·
[9-] TENKİT Ekrem Beyefendinin "Sâime"si
·
[10-] EBÜZZİYA TEVFİK BEY
·
[11-] MUAHEZE
·
[12-] OSMANLI GAZETELERİNDEN
·
[13-] MUAHEZE
·
[14-] MECBURİ DEĞİL, LÂZIM CEVAP
Malümat alındı: http://www.ismailgaspirali.org
* Yayınlandığı Yer: Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Dergisi, IX,
İzmir, 1998 s. 87-115 (Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Yayınları)
[1] Çarlık devrinde Rusya'da kullanılan Miladî takvim 13 gün geridir. Biz
bibliyografya kayıtlarında herhangi bir yanlış anlaşılmaya imkân vermemek için
bundan sonra yazıların tarihlerini olduğu gibi bıraktık. Doğru tarihi bulmak
için bunlara 13 gün eklemek gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır.
[2] Nadir Devlet, İsmail Bey Gaspıralı (Ankara, Kültür ve Turizm Bakanlığı,
1988), adlı eserinin 34. sahifesinde Darü'r-rahat'ın "Abbas Molla",
35. sahifesinde ise "Molla Abbas Fransevî" imzasıyla yayınlandığını
bildiriliyor, ama bu imzanın başka eserlerde de kullanıldığından söz edilmiyor.
Hâlbuki Tercüman'daki Darü'r-rahat tefrikasının üzerinde ise sadece "Abbas
Fransevî" kaydı vardır. Ayrıca N. Devlet'in belirttiği gibi Darü'r-rahat
1897'de değil 5 Mart 1895 - 17 Sentyabr 1895 tarihleri arasında 9-35. sayılarda
tefrika edilmiştir.
|